Düşleyin: güneş, sahil ve deniz
tam kapınızın önünde!
Almanya'dan sadece 3,5 saatlik bir uçak yolculuğunun sonunda sizi, yeni olanaklarla dolu bir ülke, Türkiye bekliyor. Ülkede öncelikle tarım ve madencilik yapılmaktadır. Güney sahilleri, yılda 300 güneşli gün, hos bir Akdeniz iklimi ve harika plajlarıyla sizi karşılıyor. Burada, fıstık çamlarının ferah kokuları, tablolara eş köy ve tenha koyların arasinda antik kentler saklıdır. Burası güneşe tapanlar ve her türlü su sporuna (dalma, jetski, yamaç paraşütü, rafting, deniz bisikleti) hayran olanlar için bir cennet. Sahillerin hemen bitiminde başlayan dağlarda gezintiler, hatta Mart-Nisan aylarında kayak bile yapabilirsiniz -yaz Nisan'da başlar ve Kasım'da biter. Türkiye, NATO, UNO ve UN, OECD, BIZ, WTO, IWF; Avrupa Konseyi tam üyesi ve AB tam üye adayı bir ülke, ayrıca Karadeniz Ekonomik Birlğinin önde gelen ülkesidir.
Bugünkü modern Türkiye'nin oluşumu, 1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından başlatılan Kurtuluş Savaşı sonucunda kurulmuştur. Atatürk'ün en önemli yenilikleri din ve devlet işlerinin ayrılması, İsviçre Medeni Hukukunun kabulü ve ileri gelen sanayi ülkelerini örnek alması olmuştur. "Kemalizm" bugün bile hala, hem ülke halkında, hem de ekonomisinde belirgin bir değer yargısı olarak varlığını sürdürmektedir. Türkiye, 1946'dan beri çok partili bir siyasi sisteme sahiptir.
Avrupa Gümrük Birliğine katılamsı, ülkeye ekonomik anlamda çok artılar kazandırmıstır. Bu kalkınmanın bir diğer nedeni de turizmdir. Sürekli artan rakamlarla, sahil bölgelerine gün geçtikçe daha fazla para akımı sağlanmaktadır. Sonsuz plajları ve tertemiz denizleriyle Alanya, Akdeniz'de, her gün büyüyen bu sektörün kalbidir.
Bölgesel ve Kültürel Özellikleriyle
Alanya ve Çevresi
En güneydeki en tanınan Akdeniz kenti olarak Alanya, yörenin "incisi" niteliğindedir: eski kalıntılar modern otel tesisleri kilometreler uzunuluğunda kum sahilleri buz gibi akarsular el değmemiş doğa yapısı eğlence dünyası... burada antik ve modern herşey, en dar mekanlarda buluşmaktadır. Kent bir yarım ada üzerinde bulunmaktadır ve sembolü, dagların en tepesinde bulunan ve 13. yy. Selçuklar döneminden kalma, 140 kulesi ve 400 su sarnıcıyla, etrafa nefis bir bakış imkanı veren kalesidir. Kuzeyde Torosların, güneyde ise Akdenizin arasında turkuaz renkli deniziyle, konuk sever insanlarıyla ve mütevazi yaşam olanaklarıyla bu mükemmel doğa, tatil yapmak için adeta insanı çekiyor. Alanya limanından feribotla 3.5 saatte,uçak ile 40 dakikada Kıbrısa ulaşabiliyorsunuz. Kültür varlıklarıyla ilgilenenler için bölge, çok sayıda olanak sunmaktadır; örneğin: Aspendos, Pamukkale, Kapadokya gibi.
Kızıl Kule, Alanya Müzesi, Deniz
Mağaraları, Damlataş Mağarası
Kızıl Kule (sekizgen bir alan üzerine 5 kat): 1225-1227 yılları arasında liman girişini kontrol etmek için inşa edilmiş bu yapı, Selçuklu döneminin en güzel örneklerinden birini teşkil etmektedir. Alanya'nın en görülmeye değer yapısı olarak 1951-1953 yıllarında restore edilmiş, 1979 yılından bu yana da Etnografya Müzesi olarak halka açılmıstır.
1967 yılında açılan Alanya Müzesi Arkeoloji biriminde, Romalılardan Osmanlılara kadar olan döneme ait, çesitli sanat ve kullanım esyaları sergilenmektedir. Ayrica burada çesitli arkeolojik kazıların dökümantasyonu da yapılmaktadır. 1953 yılında Ataürk'ün konakladığı ev, bugün müze olarak hizmet vermektedir. Birinci katta Atatürk'ün özel esyaları, çesitli mektupları ve dökümanları sergilenmektedir. Bir üst katta, yörenin tipik etnografik mobilyaları bulunmaktadır. Doğal deniz mağaraları (korsanlar, aşıklar ve fosfor magaraları) yarım adanın sağ ve solunda bulunmaktadır. Korsan Mağarasında eskiden yağmalanan eşyalar saklanırmış; Asıklar Mağarasında aşıklar buluşurmuş; Fosfor Mağarasında ise, deniz dibinin fosforlu taş ve kayalıklarının oluşturduğu rengarenk ışık oyunlarını izlemek mümkündür.
Bir diğer gezi olanağını ise Damlataş Mağarası olusturmaktadır. Bu mağara, limanın inşa edildiği dönemlerde, 1948'de, liman inşaatı için gerekli tasların kırılması sonucunda keşfedilmiştir. Jeologlarin araştırmaları, bu mağaranın 10.000-15.000 yıl önce oluştuğunu ve nedenin ise alkalik yer tabakasından sızan yağmur suyunun olduğunu gösteriyor. Mağara, ünlenmesini, çok sayıda renkli damlataşı sütunlarının oluşmasına borçlu, ki söz konusu bu sütunların, Astım ve Bronsit gibi hastalıklara iyi geldiği bilimsel olarak kabul görmüstür. Dim Mağarası Türkiye'nin ikinci büyük gezilebilir mağarasıdır ve Kestel'den 232 m yükseklikte Dim Ovasının güney yamacında bulunmaktadır (Otel'e 5 km).
Toros Dağları ve Dim Çayı
Özellikle sıcak günlerde, yakında bulunan Toroslarda bir gezinti yapmak çok hos olabilir. Bu doğa parçasının içerisinde, akarsuyun izlediği yol boyunca birçok lokanta ve restoran bulmak mümkün; yolun sonunda ise berrak Dim Çayının kaynağına ulaşılmaktadır. İsterseniz hemen çayın kenarında, isterseniz bir ağacın gölgesinde oturup yemek yiyebilir ve huzur dolu bu atmosferin keyfine varabilirsiniz. Yılın her zamanı burada balık severler için taze alabalık bulunur. Bölgeyi ve insanlarını tanımak isteyenler için dağ köylerinden birini gezip görmek, camileri gezmek ya da tipik Türk kahvelerinden birinde oturmak ilginç olabilir. Mutlaka spor yapmak isteyenler ise bir rafting turuna, ya da Toroslarda bir jeep safariye katilabilir.
Mevsim |
Hava |
Deniz Suyu |
Kış |
16° - 18° C |
16° - 18° C |
İlkbahar |
20° - 25° C |
18° - 22° C |
Yaz |
30° - 38° C |
24° - 28° C |
Sonbahar |
25° - 30° C |
22° - 24° C |
|